Das Opferfest wird am 10. des letzten islamischen Monats zelebriert. Dieses Jahr hat sich Saudi Arabien durch einen (göttlichen) "Zufall" gewollt oder ungewollt richtig entschieden und zelebriert das Opferfest am Freitag. Viele Länder haben sich den Hütern der gesegneten Städte angeschlossen, ausgenommen die Türkei. Das betrifft automatisch auch in Deutschland lebende (insbesondere türkischstämmige) Muslime, da der größte muslimische Dachverband DITIB ein inoffizieller Ableger des türkischen Ministeriums für Religionsangelegenheiten DİYANET ist. Auf der einen Seite steht die Türkei, die am Donnerstag das Opferfest feiert, und auf der anderen Seite die restlichen muslimischen Länder, die am Freitag zelebrieren.
Nun hat die DİYANET eine Sitzung einberufen und eine Stellungnahme veröffentlicht, wo sie ihre Entscheidung begründet und rechtfertigt. Die Stellungnahme ist in Türkisch und Arabisch. In einem kurzen Brief an Dr. Hüseyin Karapınar, der die Sitzung leitete, und an Dr. Ekrem Keleş, der bezüglich dieses Problems ein Interview gab, am 25. Oktober 2012 habe ich versucht, einige problematische Punkte hervorzuheben. Für den einen mag das kleinkariert sein, aber das sind elementare Fakten, wenn man mit verschiedenen Kalendern arbeitet. Leider ist der Brief ebenfalls in Türkisch und ich konnte leider die Zeit nicht finden, ihn ins Deutsche zu übersetzen. Hier der Brief:
Muhterem Ekrem ve Hüseyin Hocalarım,
17. Ekim 2012’de Din İşleri Yüksek Kurulu’nun mütalaa duyurusunu Diyanet İşleri Bakanlığı web sitesinde okudum. Zilhicce Ayı’nın hangi gün başladığını ve Kurban Bayramı’nın hangi güne düştüğünü delillerinizle okudum. Maalesef açıklamada ve uygulamada üç problem gördüm. Beş dakikanızı ayırıp sonuna kadar okumanızı önemle rica ediyorum ve sizlere teşekkür ediyorum.
Konu olarak dini boyutuna (ayet, sünnet ve mezhep) hiç değinmeyeceğim, çünkü bu benim kalifiye olduğum bir alan değildir. Sadece teknik ve uygulama konularına gireceğim. 27-30/11/1978 tarihinde İstanbul’da yapılan Rüyet-i Hilal Konferansı’nda alınan kararlar astronomi bilimleri açısından doğrudur. Sadece bu konferansta alınan ‘’Hilalin ru’yet edilebilmesi için belli bir yer şart değildir. Yeryüzünün herhangi bir bölgesinde hilalin ru’yet’i mümkün olursa, buna istinaden ayın başladığına hükmetmek doğru olur’’ maddesi problem teşkil ediyor. Şimdi uygulanan ve kabul edilen fıkıhta problem teşkil etmezken, iki değişik takvim sistemlerinin uyum sorunu alimler ve ilim adamları tarafından tekrar değerlendirmesi gerektiği kanaatindeyim. Sorunlar şunlardır:
Dünyanın küre olduğunu ve düz olmadığını orta çağdaki ilim-katolik çatışmalarından biliyoruz. Ayrıyeten Kur’an-ı Kerim de dünyanın küre olduğuna işaret ediyor. 1978 İstanbul konferansında alınan 4. maddeye uygulandığında şu tespit ortaya çıkar: Eğer dünyanın herhangi bir yerindeki hilal rüyeti diğer bölgeler için kabul edilirse, dünyanın her yerinden hilalin durumunun aynı olduğunu kabul edilmesi anlamına gelir. Eğer Güney Amerika’nın doğusunda görülen hilal Türkiye, Japonya, Avustralya veya herhangi bir coğrafi nokta için de geçerliyse, o zaman dünya küre değil düz olduğu kabul edilir. Ama gerçek olan ise ayın durumu ve rüyeti dünyanın her noktasından farklı olmasıdır! Nasıl güneşin her şehirden ve ülkeden değişik olarak görüldüğü gibi ve namaz vakitlerin kıta kıta, ülke ülke, şehir şehir değişik olması gibidir. Güneşin durumunun tespiti dünyanın bir somut noktasında nasıl namaz vakitlerini belirlediği gibi, aynı şekilde hilalin durumunun tespiti de bir dünyanın bir somut noktasının kameri ayların başlangıcını belirler. Bu böyle olmasaydı - yani dünya düz olsaydı - o zaman dünya da sadece tek bir ufuk olurdu ve o zaman bir sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazı vakti olurdu. Namaz için geçerliği kabul edilen bu gerçek yanlışlıkla hilalin rüyetinde uygulanmıyor.
Kameri takviminin ve güneş takviminin arasındaki farklılığa girmeyeceğim. Bu konuda ama önemli olan tarih/gün değişimine değineceğim. Güneş takvimine göre yeni gün saat 0:00 da, kameri takvime göre güneş battığında başlar! Bildiğiniz gibi Ramazan Ayı hilali gözüktüğünde o gece teravih namazı kılınır ve müteakip gün oruç tutulur. Şevval hilali gözüktüğünde teravih namazı kılınmaz ve müteakip gün bayram eda edilir. Eğer Ramazan ayı misal 30 gün tuttuysa 30 teravih namazı kılınmış ve 30 gün oruç tutulmuştur. Misal Perşembe akşamı kılınan teravih namazı Cuma günü içindir. Peygamber Efendimizin zamanında ayın 29’unda hilal gözetlenirdi. Hilal gözüktüğünde yeni ay o an içinde girmiş bulunuyordu ki ondan dolayı Ramazan Ayı’nın ilk teravihi kılınıyor ve müteakip gün oruç tutuluyordu. Eğer hilal gözükmediğinde ay 30’a tamamlanırdı. Ama kameri ayın devamı ve yeni ayın başlangıcının kararı güneşin battığından hemen sonra alınırdı (çünkü ayın kısa bir süre sonra güneş ile battığını bildiklerinden dolayı).
1884 yıllarında Tarih Değiştirme Çizgisi ilk defa uygulamaya girmiştir ve bugüne kadar birçok değişiklikler yapılmıştır. Pasifik Okyanusu’nda Amerika kıtalarını ve Asya/Avusturalya kıtalarını ayırdığı gibi misal Pazartesi ve Salı’yı da ayırır. Bu çizgi sanaldır ve aynı şekilde Atlantik Okyanusu’ndan da geçebilirdi. Bu artık mucidinin ve uygulamaya sokanların bir tercihi olmuştur. Kameri ayların tarih değişimi ama bu çizgide değil az önce belirtildiği gibi güneş batışındadır. Bu Zilhicce (1433) Ayı’nı örnek alırsak: Diyanet’in verdiği bilgilere göre hilal 15.10.2012 tarihinde Güney Amerika’da görülmüştür. Ama bu tarih (15.10.2012) güneş takvimi tarihidir ve sanal Tarih Değiştirme Çizgisi tarafından belirlenmiştir. Bu sanal çizgi Atlantik Okyanusu’nda geçseydi, hilal 16.10.2012 tarihinde görülecekti. O zaman ay ve Kurban Bayramı bir gün sonra başlayacaktı. Aynı örneği ay takvimi tarihleri ile özetlersek, Türkiye’de güneş batmadan önce tarih 29 Zilkade 1433 ve güneş battığından sonra 30 Zilkade 1433 tarihi olacaktı. Güney Amerika da hilal görüldüğünde ama 10 saat önceden 30 Zilkade başlamış olacaktı. Bu örnekten göstermek istediğim çelişki şudur: Güneş takvimi tarihi ile kameri ay tarihi belirlemek hatalıdır!
Kameri ayın başlangıcının tespiti için güneş takviminin baz alınması birçok teknik hata ve sorunlar yaşatıyor. Bu iki sistem farklıdır ve kameri ayın başlangıcını tespit edebilmek için güneş takvimi verileriyle çalışmak hatlıdır. Nasıl benzin ve dizel motorları görevlerini yerine getirdikleri gibi ama teknik ve sistem olarak farklılardır. Dizel akaryakıtı ile benzin motoru çalışmaz, benzi akaryakıtı ile dizel motoru çalışmaz.
Uzak bölgelerin (Atlantik Okyanusu’nun batısı) hilal rüyeti problemlidir ve tekrar değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Kadir Yücel, yaş 33, İşletme/Bilgisayar Mühendisi, hobi astronom. 1999 yılından itibaren mondsichtung.de (hilal gözetleme) adlı internet sitesinin kurucusu. 2000 yılından itibaren ICOP (İslami Hilal Gözetleme Projesi üyesi, www.icoproject.org). Evli, üç çocuk babası ve Almanya da ikamet etmekte.